Aile gelirimiz çalışan insanların ortalamasından fazlaydı.
Annem de mühendis.
Çift maaş imkansıza yakındı benim yetiştiğim ’60’lı yıllarda hele ki ikinci bir mühendis maaşı .
Babam sık sık Fransa’daydı görevi gereği.
Herkesten önce teyp, pikap, mikser gibi lüks tüketim ürünlerimiz olmustu evde bu sebeple.
O yıllarda Nescafe adeta törensel bir şekilde servis edilirdi misafirlere. Nescafemiz bile vardı bizim, top şeklinde renk renk sakızlarım bile olur, o sakızların ağzımı boyamalarından inanılmaz keyif alır, çok eğlenirdim. Şanslı çocuktum.
Ama ben de bütün diğer arkadaşlarım gibi o kurşun kalemleri başına başlık geçirip, boyunu uzatıp, mini minnacık olup artık kullanılamaz hale gelene kadar kullanırdım çünkü evde bana “Milli Servet” denen bir şey öğretmişlerdi .
Ziyan edersek, har vurup harman savurursak yoksullaşırdık, biz yoksullaşınca memleketimiz yoksullaşır, kaynaklarımız ziyan olurdu.
Ben daha milli ne demek servet ne demek onu bile bilmiyordum ama çocuk aklımla bunun çok önemli olduğunu hissediyordum.
Aç kalmamak için çalışmamız ve kurşun kalemlerimizi sonuna kadar kullanmamız gerekir diye düşünüyordum.
Anne ve babam çocuklarına son derece verici ve cömert insanlardı ama kışın giyilen paltomuz da bir “Milli Servet”di meselâ.
O yüzden o palto bir yıl kolları biraz uzun, ikinci yıl kolları tam, üçüncü yıl kolları biraz kısalmış giyilirdi.
Sonra da kuru temizleyicide güzelce temizletilir ve tertemiz bir şekilde benden bir kaç yaş küçük kuzenime verilir, o giyerdi.
Kuzenim de mühendis bir ailenin çocuğuydu, muhtaç değildi yani ama adet böyleydi. “Milli Servet” çok önemliydi ve paltomuzda da bu fakir milletin ve devletin payı ve hakkı vardı.
Böyle diyordu annem ve babam.
Ben ve etrafımda “iyi durumda olan aileler”in çocukları hep böyleydik, hep aynı eğitim ve kültür vardı o yıllarda.
Ailemden aldığım en ciddi uyarı okula asla muz ve çikolata götürmemekti beslenme saati için.
KİT kuruluşlarında büyüdüm. İşçi, usta, doktor, mühendis çocukları tam eşittik, sınıfsal ayrım nedir hiç bilmedim, bilmedik.
Bana 6 yaşında koyulmuş en önemli kural benim de okula herkes gibi elma götürmemdi.
Muz ve doğru dürüst çikolata memlekette yok, bana İstanbul’dan getirtiliyor özel olarak çok zayıf bir çocuk olduğum için, ama biliyorum ki arkadaşlarım alamaz, yiyemez, paylaşmayı çok sevsem de benim muz ve çikolatam da onlara yetmez.
Eşittik işte eşittik ! Kurşun kalemde de, paltoda da, elmada da