Hoca elinde beyaz bir yumurtayla derse gelir. Bugünkü dersimizin konusu ileriyi görebilmek, deyip elindeki yumurtayı gösterir ve Şimdi bana ne gördüğünüzü söyleyin der.
Çocuklardan biri hariç hepsi “Yumurta” diye bağırır. Hoca: Olmadı çocuklar. Bir daha söyleyin der.
Yine çocuklardan biri hariç hepsi Beyaz bir yumurta diye bağırır. Hoca Beni anlayabildiğinizi sanmıyorum çocuklar. Yumurtaya bakınca ileride bir şey göremiyor musunuz? Kafanızı çalıştırın der.
Sınıftan bir çocuğu kaldırıp eline yumurtayı verir ve ne gördüğünü sorar. Çocuk yumurtayı evirip çevirip biraz düşündükten sonra sevinçle Civciv görüyorum hocam der. Hocanın yüzü güler ve Aferin der.
Yumurtayı sıra sıra çocukların elinde gezdirip ne gördüklerini sorar. Çocuklardan biri daha ileri giderek Tavuk görüyorum der, diğeri Beyaz bir tavuk görüyorum der. Hoca her cevapla daha da memnun olur. En sonunda yumurta sessizce oturan çocuğa gelir.
Çocuk yumurtayı eline alır, evirip çevirir, ışığa tutar, biraz bekledikten sonra “Omlet” der. Hocanın yüzü bir anda asılır ve bütün sınıf gülmeye başlar.
Arkadaşlarının birbirinden güzel cevaplarının yanında sessiz çocuğunki çok geri kalmıştır. Hoca, alay eder bir tonla “Demek öyle. Ben sana ne gördüğümü söyleyeyim istersen ufaklık. Ben buna bakınca fırında tavuk görüyorum,” diyerek çocuğa iyi bir ders verdiğini düşünür.
Çocuk iki cümleyle derse son noktayı koyar. Kusura bakmayın hocam ama bu yumurta döllenmemiş. Olup olabileceği en son şey omlettir!