Fakir Gönül

Kızının arada bir çalınan kapılarına koşarkenki heyecanını üzülerek izlerdi Zeynep hanım. Yemek tepsisini kucağına alıp zengin komşularının hizmetçisine teşekkürler ederken tatlı diliyle, hizmetçi kadında pek bir utanırdı küçük kızın bu haline. Hanımın gönderdiği artık yemekleri bile anlamıyordu o çocuk aklıyla. Çürük meyveler, lime lime her haliyle sofra artığı olduğu belli olan yiyeceklere de öyle bir bakışı vardıki Melikenin… Kendini bildi bileli hep bir yokluk hep bir sıkıntı gördüğü için, hizmetçi kadının getirdiği artık yemekler dahi ona lezzetli gelir, fazlasıyla mutlu ederdi. Sadece tepsiyi içeriye götürdüğünde annesinin yüz ifadesini anlayamıyordu Melike.

-“Anne bak Saliha abla yine yemek getirdi …Ne kadar güzel değil mi?” Sorduğu sorulara da çoğu zaman cevap alamazken, anne babasının konuşmalarıda aklına yer ederdi ister istemez… Çocuktu işte, taze aklı bir kayıt makinası gibi herşeyi kaydediyordu sonuçta…

-“Yine göndermiş bak çürük meyveleri… Zengin olsa ne olacak? Gönlü fakir kadının… Kendince sevaba giriyor işte…” Anne babasını fısıltıyla konuştuklarını duymakla kalmayıp, kendi aklındada anlamaya çalışıyordu… ”Demek köşk ün sahibide fakir biri… O yüzden böyle çürük meyveler gönderiyor bize…” diye geçiriyordu içinden… Ama çok iyi bir insandıki kendilerine böyle sürekli yemek gönderiyordu… Melikenin altı yaşındaki aklıyla anlayabildiği buydu işte… İçindende acımıştı köşkün hanımına… Yokluğu ister istemez öğretmişti hayat küçük yaşında.

Aylar sonra küçük Melikenin babası iş bulmuş akşamınada elleri dolu gelmişti eve… Zeynep hanım o akşam çok güzel yemeklerle donatmıştı sofrayı. Güzel haberle herkesin yüzü gülmüştü sonunda… Bir ara babası, bulduğu işi anlatırken annesine, Melike sessizce içeriye gitti… Saatler önce babasının getirdiği meyve poşetlerinde en güzellerini bir tabağa doldurdu… Sonrada bir tabakta yediği o güzel yemekten koydu tepsiye… Sokak lambalarının ışığında küçük adımlarla köşkün kapısına yöneldi sonrasında…Bahçe kapısını ayaklarıyla itip, merdivenleri çıktı… Sonrasında da yine ayağıyla çaldı köşkün kapısını… Kapıyı köşkün sahibi Nebahat hanım açmıştı…

Köşkün karşısındaki fakir komşusunun küçük kızının uzattığı tepsiye bakarak,
-“Bu nedir…?” diye sordu şaşkınlıkla… Melike’nin cevabı öyle içten olmuştu ki…

-“Her zaman bize yemek ve meyve gönderiyordunuz… Öyle seviniyordum ki… Ama meyveler her zaman çürük olurdu. Yemeklerde de ekşi bir tat oluyordu… Bugün babam işe girdi biliyor musunuz?… Eve getirdikleriyle annem öyle güzel yemekler yaptıki… Ama siz böyle kötü yemekler, çürük meyveler yerken, bunlar benim boğazımdan geçmedi…En güzel meyveleri seçtim sizin için… Annemin o güzel yemeğinden de getirdim…

Alıntı

Rapor Et

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir